Bir süre önce, özel sektöre ait Soma Maden Ocaklarında elim bir kaza meydana gelmişti.
Kaza denilmesine bakmayın. 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği bu olaya birileri "kader", "işin fıtratında var" diyerek sık, sık böyle dillendirmek istiyorlardı...
Gerçek ise bambaşkaydı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği yasası ve yönetmelikler açısından bakıldığında bu olaya "cinayet" ve "katliam" diyenler çoğunluktaydı.
Bu olayda başta işveren ve yetkililerin yeterli önlem almadıkları, TÜRK-İŞ üyesi işçi sendikasının(!) ise uzaktan seyrettikleri, belli olmuştu.
İşletme sahibi ve bazı işyeri yetkilileri suçlu bulundular.
Değerli gazeteci Bekir Coşkun, Sözcü Gazetesinde 28 Mayıs 2014 tarihinde Sendikacı başlığı ile bir yazı yayımlamıştı.
SOMA tekrar GÜNDEM oldu, bu nedenle gündem sıcak...
Bekir Coşkun'un yazısını sendikal görev penceresinden bakarak bir kere daha okuyalım.
SENDİKACI
Bekir Coşkun'un 28 Mayıs Sözcü Gazetesindeki yazısıdır.
Patronun sömürmesi yetmiyor…
Sizi sömürecek birisini de kendiniz seçiyorsunuz…
Biz buna “sendikacı” diyoruz…
Biz buna “sendikacı” diyoruz…
*
Patrona benzemiyor..
İşçiye de benzemiyor…
Patrona benzemiyor..
İşçiye de benzemiyor…
İkisinin ortası…
Parlak takım giyiyor diyelim, ama çorapları kısa baklava dilimli…
İşçiler genelde cılızdır, bunun kemerinin üzerine sarkmış göbeği vardır ve sendikacının göbeği sonradan büyüdüğü için, portakala batırılmış iki kürdan gibi gider…
Parlak takım giyiyor diyelim, ama çorapları kısa baklava dilimli…
İşçiler genelde cılızdır, bunun kemerinin üzerine sarkmış göbeği vardır ve sendikacının göbeği sonradan büyüdüğü için, portakala batırılmış iki kürdan gibi gider…