6 Ağustos 2015 Perşembe

KOÇ GRUBU ZORDA

PİYASADAKİ BEYAZ EŞYA

Aziz Nesin'in, Vatan Gazetesinde yazdığı makalede (03 Aralık 1977) Kemal Türkler'i grevler nedeniyle acımasız biçimde suçluyor, grevlerin Vehbi Koç'un işine geldiğini anlatıyordu.

Aziz Nesin'in söylemiyle, Vehbi Koç'un, özellikle beyaz eşyadaki imalât stok depoları, dolup dolup taşmaktaydı!

Durum gerçekten öyle miydi?

Arçelik marka buz dolabı, çamaşır makinesi ve televizyon piyasada bol miktarda var mıydı?

Arçelik'in, İstanbul ve Eskişehir de kurulu fabrikalarındaki beyaz eşya üretimi grev nedeniyle tamamen durmuştu. Toplu sözleşme yürürlük tarihleri değişik zamanları kapsadığı için, Koç Holdink'in, dolayısı ile Arçelik'in en önemli rakibi, Jak Kamhi PROFİLO, AEG ve TELRA televizyon üretimine Çerkezköy'de ki fabrikalarında devam ediyordu.

Yine Silahtarağa'da kurulu Estaş Fabrikası, Philips marka buzdolabını, başka bir fabrika Cihan komandit Ortaklığı Grundig marka TV üretip piyasaya sunuyordu. Levent'te Türk Phılıps fabrikası ise televizyon üretiminde ilk sıralardaki yerini korumaya devam ediyordu. Shuplorenz Fabrikası ise Beşiktaş'ta Nordmende marka Televizyon üretimini had safhaya çıkarmıştı. Yine, aynı bölgede kurulu VE-GA  ve Bomonti Bölgesinde kurulu KONDOR radyo fabrikalari radyo üretimlerinin yanında televizyon üretmeye de başlıyorlardı.

Dolayısı ile Koç Grubu bu üretim dalında piyasayı rakiplerine kaptırmak üzereydi. Bu yüzden toplu sözleşmeyi bir an önce imzalamak istiyordu, ama her defasında karşılarına üyesi bulundukları MESS çıkıyor ve engelliyordu.

MESS, (işveren) yönetiminin amacı, asla günü kurtarmak ve grevlerin sonlandırılması isteği değil, geleceğe yönelikti...

MADEN - İŞ, işyerleri ile tek tek toplu iş sözleşmesi yaptığı zaman, çok başarılı olmuş, işçilerin ekonomik haklarında, ücret, ikramiye, sosyal haklar, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi konularda çok ileri haklar elde etmeye başlamıştı.

MESS  yöneticilerinin akıllarında ise sözleşmelerin yürürlük tarihlerinin aynı zamana getirilmesi yatıyordu. Böylece, hem grevlerde ve hemde olası bir lokavtta daha güçlü olacaklardı. 

GRUP SÖZLEŞMELERİ

MESS  işyerlerinin toplu sözleşme yürürlük sürelerinin aynı tarihe getirilmesini şart koşuyor, "GRUP SÖZLEŞMESİ" olarak dillendiriyordu. İşte bunu sağlarlarsa, MADEN-İŞ'in karşısına Çin Seddi gibi bir duvar dikmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Bu grevlerin, MESS yönetiminin elini güçlendireceğini kararlaştırdılar, grevlerin uzamasından yana işverenlere baskı uyguluyorlardı... 

Biz ise, sayıları yüze yaklaşan işyeri toplu sözleşmesinin yürürlük tarihlerinin aynı olmasını stratejik açıdan sendika ve üyelerimiz aleyhine gelişeceğini biliyor ve kabul edilemez olduğunu belirtiyorduk. Bu konu kendi aramızda "kırmızı çizgimiz" olmuştu...

Grevlerin uzaması ya da uzatılmasının her zaman, bu gün ve gelecekte de işverenlerin yararına olacağı ilkesi körüklenmeye başlanıyordu. 
Bu baskıyı uygulayanların başında, MESS işveren sendikasının danışmanlığını yapan,1980 faşist darbesinden sonra Kenan Evren'in önce başbakan yardımcılığı, sonra başbakanlığını, daha sonra da Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığını yapan ve "ben zengini severim" diyen Turgut Özal geliyordu.

Yani bu grevlerin asıl sebebi sadece, ekonomik nedenler değildi...

Sayın Aziz Nesin elbette saygı duyulacak büyük bir yazardır. Değerli bir gazeteci, bir düşün adamı iyi bir aydın  olduğundan asla şüphem yoktur. 

Kendisi zaman, zaman "hatamı hatırlatanlardan özür dilerim" demektedir. Anlaşılıyor ki Aziz Nesin'in yazdığı yazıya karşı oluşan süreci, Maden İş ve DİSK yöneticileri olarak iyi yönetemedik. 
Sadece Aziz Nesin'i değil, kamu oyunu da bilgilendirmekte eksikliğimizin olduğu bir gerçek. 

DİSK ve DİSK'in lokomotif sendikası MADEN-İŞ üst yönetiminin çoğunluğu, uzun süreden beri sendikal çalışmayı ikinci plana ötelemeyi hedefleyerek daha çok mensubu oldukları siyasi yapılanmayı konfederasyon ve sendikalarda güçlendirmeye çalışıyorlardı. 
Zaten bir süreden beri, DİSK üyesi önemli sendika yöneticileri(GENEL-İŞ, LASTİK-İŞ,GIDA-İŞ) ile, DİSK yöneticileri arasındaki siyasi görüş farklılığı ve bundan kaynaklanan ikilik en üst boyutlara ulaşmıştı.

Bazı gazeteci, şair, yazar, MADEN-İŞ'in sahibi olduğu Politika Gazetesinde konu hakkında Maden-İş'i savunmaya çalışmışlar, Aziz Nesin'in deyimi ile kendisine "saldırmışlar".

Aziz Nesin "Oyak Haber Bültenindeki bir yazıyı, Kasım 1977 tarihli bültenin dördüncü sayfasında ki haberi aynen buraya aktarıyorum" diyerek, artı üretim stoklarının devam ettiğini belirtiyor.
Yazı aynen şöyle diyerek "BÜYÜK GREV" kitabının 389. sayfasında yer alan Asım Bezirci'ye cevap vererek şu şekilde devam ediyordu.

ORDU PAZARLARI MAĞAZALARINA TV VE BUZ DOLABI GELMEYE BAŞLADI

Aziz Nesin,"Enerji darlığı nedeniyle ve bazı fabrikalarda uygulanan grevler sonucu olarak düne kadar piyasalarda  bulunamayan TV cihazlarından bir parti sağlanmış ve bazı Ordu Pazarları mağazalarına dağıtılmıştır. Bu kez yeni bir parti TV cihazı, yılbaşına kadar tüm mağazalara dağıtılmış olacaktır."

Oyak Haber bültenindeki bu yazıyı kanıt göstererek, Koç Holding depolarında ki stokların hala eritilemediğini ima ediyor ve Asım Bezirci'ye "Ne diyorsun bu belgeye Asım Bezirci? Halâ söyleyecek bir sözün var mı?" Diyordu...
Bu bir belge miydi?

Kuruluşların propoganda niteliğindeki bir yazısı belge sayılır mıydı?

Hem Aziz Nesin, hemde Asım Bezirci'nin yazılarına, eleştiri ve cevaplarına bir söz söyleyemem. Ancak tarihe mal olacak bazı konuların eksik kalmamaları düşüncesi ile bu konularda da bildiklerimi söylemek isterim.

Aynı dalda üretim yapan  ve grevde olmayan fabrika ürünleri, yani başka marka televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi ürünler piyasada hiç eksik olmadı.

MESS, MADEN İŞ'LE BAŞA ÇIKMA YOLUNUN, GRUP SÖZLEŞMELERİNDEN GEÇTİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR

Profilo ve diğer beyaz eşya  üreticilerinin mallarının piyasada bol miktarda olması, bu daldaki pazar payı Koç Grubu aleyhine gelişmekte idi...

Gebze Arçelik ile Eskişehir Arçelik fabrikalarındaki grevlerin bitirilmesi için KOÇ uzmanları, özellikle Tuğrul Kutadgobilik çok büyük bir çaba sarf etmekteydi. Elbette Tuğrul Kutadgolik'i bu konunun çözümü için yetkilendiren KOÇ patronlarıydı. Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde, ücret zamları, ikramiye ve tüm sosyal haklar konusunda anlaşma sağlanıyor, sendikanın tekliflerinin tamamı işverence kabul ediliyordu. Ancak tek itirazları toplu sözleşmenin yürürlük tarihiydi.

GREVLER ÇÖZÜLMÜYOR

T. Maden-İş Sendikası ve üyelerinin direncini işveren ve onların intikamcı örgütü MESS
kıramıyordu. MESS toplantılarında,Turgut Özal tarafından işverenlere,"bu iş uzun sürmez, bu kadar büyük bir grev ve lokavta sendika da işçiler de dayanamaz" diyerek işverenleri oyalama taktiği hala sonuç vermemişti. İşçilerin sendikalarına besledikleri güven duygusu, 
çeşitli zorluklara rağmen dirençlerini daha da artırıyordu.

1977 yılındaki grevlerin, MESS'in ve Turgut Özal'ın oyalamalarına rağmen çözülemeyeceği gerçeğini anlayan Koç Grubu, anlaşma yollarını aramaya başladı. Özellikle beyaz eşya üretiminde çok önemli bir yer tutan Arçelik fabrikalarındaki grevler, Koç Grubunu, piyasa etkilenmeleri yüzünden oldukça rahatsız etmekteydi.

İşverenin toplu sözleşme görüşmeleri yönündeki isteği üzerine, Eskişehir T. Maden- İş Bölge Temsilciliğinde toplanıldı. Sendikayı temsilen, toplu sözleşme daire başkanı olarak ben ve Bölge Temsilcimiz Dursun Sabur ve toplu sözleşme uzmanı, işvereni temsilen ise Tuğrul Kutadgobilik ve MESS uzmanı Av.Oytun Atauz katıldı. Gece geç saatlere kadar görüşmeler devam etti.Toplu sözleşme müzakerelerinde tüm tekliflerimiz, işveren tarafından kabul ediliyor, sadece toplu sözleşme yürürlük maddesi kalıyordu. 

Görüşmeler esnasında MESS uzmanı, sık, sık dışarı çıkıyor, bir süre sonra toplantıya tekrar katılıyordu. Anlaşılan dışarıya çıkan MESS uzmanı, toplantının gidişatı konusunda MESS yetkililerine( Turgut Özal)bilgi aktarıyordu. 
Bizce, işverenin, ücret zamları, mali konular ve sosyal hakları kapsayan tekliflerimizin tamamının kabul edilmesi önemliydi, belki de işverenin toplu sözleşmenin imzalanmasına yönelik bir işaretti. 
Anlaşma sağlanamadı, işveren tarafının teklifi üzerine, ertesi gün toplanmak üzere toplantı sonlandırıldı.