4 Mayıs 2024 Cumartesi

HALİÇTE FABRİKALAR

Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte İstanbul Haliç kenarında Sütlüce'de kurulan Şakir Zümre Fabrikası, silah üretmek üzere kurulmuştu. Atatürk Şakir Zümre'yi Sofya Ateşemiliterliği yaptığı dönemlerde tanımıştı. Türkiye'de ilk bombanın bu fabrikada yapıldığı bilinir. Fabrikasında silah üreten "Zümrezade Şakir Bey" Türkiye'de ilk silah ihracatını da yapan firma sahibi olarak Türk sanayicileri içinde yer almıştır.

Haliç'in Beyoğlu tarafında Hasköy, Halıcıoğlu ve Sütlüce semtlerinde kurulan Şakir Zümre Fabrikası, Çolakoğlu Demir Çekme Fabrikası, Arçelik Buzdolabı Fabrikası, Halıcıoğlu Tel Çivi Fabrikası, Demas Demir Çekme fabrikası, Alanya Demir Çekme Fabrikası, Kısmet Fermuar Fabrikası, Ramazanoğlu Bakır Fabrikası, Kutup Kalorifer Kazan Fabrikası, Diren Kollektif Madeni Eşya Fabrikası ile Kar Demir Çekme Fabrikası kuruldu. 

Sünnet Köprüsü Bölgesinde  ise, Fer Döküm Fabrikası ve Estaş (Nurmetal) fabrikaları bacalarından duman çıkararak üretim yapmaya devam ederlerdi.

KAĞITHANE,  CENDERE, AYAZAĞA

Kağıthane ve Cendere boyunca, Kemerburgaz'a kadar uzanan bölgede kurulan fabrikaların bir kısmı şunlardı. Rabak Bakır Fabrikası,  Arabacıoğlu Kereste Fabrikası, Keleş Mermer Fabrikası, Biksan Kablo Fabrikası, Çelik İzabe Fabrikası, Ünika Kablo Kablo Fabrikası, Ege Kimya Fabrikası, Plastifay Plastik Fabrikası, Kader Mensucat Fabrikası, Boronkay Arazöz Fabrikası, Detel Demir Çekme Fabrikası, Hacı Şakir Sabun Fabrikası ve çok sayıda deterjan fabrika ve seramik atölyeleri kuruluydu.

DÖKÜM ve ÇELİK MERKEZİ

Silahtarağa; Adeta döküm, kalorifer kazanı, çelik ve izabe fabrikaları merkezine dönüşmüştü...
Koç Holding'e ait, ülkenin en büyük özel sektör döküm fabrikası olanTürk Demirdöküm Fabrikaları ve sanayici Erenyol Ailesine ait,Turgut Özal'ın da bir dönem genel müdürlük yaptığı Elektrometal Döküm ve İzabe fabrikaları burada kuruluydu.

Alibeyköy'e doğru uzayan güzergâh üzerinde, Yıldız Kalorifer Kazan Fabrikası, Yeni Gayret Demir Çekme Fabrikası, Sungurlar Kalorifer Kazan Fabrikaları, Bohemya Kristal  Avize Fabrikası ile Cem düdüklü tencere Fabrikası faaliyet göstermeye başladı.

Haliç'in Eyüp tarafında Çelik Endüstri Fabrikası, Makina Kimya av Fişeği, Fabrikası. Aslan Tuğla Fabrikası, Otoyay Fabrikası, Preskold Buzdolabı Fabrikası, Bahariye Demir Çekme Fabrikası, Bahariye Mensucat Fabrikası, Prinç Çeltik Fabrikası, Gislaved Lastik Ayakkabı Fabrikası, Kaynak Elektrotları Fabrikası, Ayvansaray Cıvata Fabrikası kuruluydu.

ÜRETİM ÇEŞİTLİLİĞİ
Lastikten, tekstile, deterjandan kabloya, silah yapımından karoseriye ve kalorifer kazanlarına, inşaat demirinden traktör parçalarına ve gemi yapımına kadar çeşitli sanayi dalında imalat yapan yüzlerce fabrika, atölye ve tersanelerin kurulduğu bu bölge, tam anlamıyla adı konmamış organize sanayi bölgeleri durumundaydı.

Türkiye'de işçi işveren ilişkileri konularındaki hareketliliğin büyük bir kısmı işte bu bölgede yaşandı. Direniş, grev, lokavt ve çeşitli eylemlerin yaşandığı olaylarda, elbette uzun süren acılar da yaşandı...
Kısa süren mutluluklara da şahit olan bu bölge, işçi sınıfı tarihine çalışanlar lehine kazanım olarak yazılan bir çok olayın da geliştiği yerdi...

Bu yazımızla dünyanın, Altın Boynuz dedikleri (Golden Horn) Haliç'in zaman dilimlerinden bir kısmını emek değerleri içinde anlatmaya çalışmak istedim.

Mimar, mühendis, doçent, doktor, profesörlerimiz var. Belediyelerimiz, belediye meclislerimiz var. Valilerimiz, il genel meclisi üyelerimiz var. Bu koca, koca unvanlı insanlar şehir yönetimlerinde, çoğu zaman üst idareci, danışman, hukukçu olarak görevlerde bulundular.

Zaman zaman da, kadın doğum doktorunu belediye başkanı, ayakkabı boyacısını il genel meclisi üyesi olarak seçtik.
Seçtik denemez aslında, istemesek de seçtirdiler bizlere!

Haliç kenarına fabrika konduranlar, ucuz fabrika arsaları aldılar. Belkide teşvikle hatta bedava aldılar, orasını bilmiyoruz. On yıllarca buralardan büyük paralar kazandılar. Bir çoğunun hanları hamamları uçakları, oldu, bir kısmının ise fazladan mersedesleri ve metresleri...

Bulundukları yerde tevsiatlara girdiler işletmelerini büyüttüler. Başka bir kısmı ise Bursa, Eskişehir, Çerkezköy gibi şehir ve bölgelerde ikinci üçüncü fabrikalarını açtılar. Yeni yeni fabrikalar kurdular. Zenginliklerine zenginlik kattılar. Anlatmak istediğimiz onların zenginlikleri, hanları, hamamları elbette değil.

Bir zamanlar, Fatih'in donanmasını karadan yürüterek hangi duygu ve düşüncelerle kavuşturabiliği Haliç'in, kısa zamanda ne hallere geldiğini anlatabilmek.

Elli yıl boyunca Kağıthane deresi yoluyla bakır fabrikaları, sabun ve deterjan fabrikaları, boya fabrikaları Haliç'e atık asitlerini boşalttılar, balık ve canlı bırakmadılar.
Mermer fabrikaları, plastik fabrikaları zararlı atıklarını sürekli Haliç'e gönderdi. Döküm ve haddehaneler her türlü zararlı çamurlarını Haliç'e attılar. Arıtma yapmadılar, yapmaya da ihtiyaç duymadılar. Seçilenler de arıtma yaptırmadı, yaptıramadı onlara...

Sanayicilerimiz, yöneticilerin ve idarecilerin gözlerinin içine baka, baka Haliç'te balık ve canlı bırakmadılar. Her türlü atıklarıyla Haliç'i doldurdular. Silahtarağa'ya kadar giden şehir hatları vapurlarının yüzdüğü Haliç'te, kayıklar bile ilerleyemez oldu.

Eski İstanbul efendisi insanların oturduğu semtlerden kaçışlar başladı. Büyük çoğunluk kokudan evlerinde oturamaz duruma geldi. Bir kısmı başka yerlere kiraya gitti, bazısı da ucuz, ucuz sattı evlerini.

90 lı yıllarda fabrika yerleri İstanbul Belediye'si tarafından istimlak edildi. Pazarlıklar yapıldı. Değerler biçildi. Fabrika sahipleri, bir kere daha, hayır iki kere daha kazandılar. Hem fabrika bina ve arsa değerlerinin karşılığını aldılar, hem de başka bölgelerden yeni fabrika arsaları aldılar.

Haliç'in çamurunu temizlemek, sularını arıtmak ve bunların bedelini ödemek ise İstanbul halkına bırakıldı...

DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder