10 Şubat 2020 Pazartesi

FIRTINALI GECEDE GREV NÖBETİ

     Hanifi Öztürk
          yazıyor                                            FIRTINALI BİR GECE

1961 Anayasası ülkemiz tarihinde bir dönüm noktasıdır.
Bu zamana kadar, işverenler, iş verdikleri işçilerin, kendilerine minnet duymaları gerektiğini düşünüyor ve işlerini babadan kalma bezirganvari usullerle yürütmeye çalışıyor, kendi haklarını arama cüretini gösterenleri de nankörlükle suçluyorlardı.

Bu geri zihniyetin dayatmasıyla, CHP-AP ortak Hükumeti  toplu-iş sözleşmesi ve grev yasalarını uzun bir süre, sürüncemede bırakmıştı.

İKİ BÜYÜK SENDİKAL EYLEM

Yüzbinlerin katıldığı Saraçhanebaşı mitingi...  
Daha sonra da çapı küçük ama etkisi çok büyük olan Kavel işçilerinin direnişinden sonra, 24 Temmuz 1963’te 274 ve 275 sayılı kanunlar yasalaştı.

Türk-iş  yönetimi bu günü bayram olarak ilan ederken, T.Maden-iş Genel Başkanı ve bazı arkadaşları, başta işverenlere lokavt hakkını tanıyan  madde ile, toplu-iş sözleşmesi yetkisini alma ve grev hakkının kullanımını sınırlayan maddelere itiraz etmişti.
Ama her şeye rağmen Anayasanın getirdiği kısmi özgürlük ortamında, sendikal örgütlenmeler, toplu sözleşmeler,  grev dayanışmaları, gün gün etkinleşmeye başladı. 

İşveren cephesinde ise panik vardı...   
Çoğunlukla, işçi temsilcileri ile karşılıklı oturup, toplu-iş  sözleşmesi müzakeresi yapmayı, kendi yönetim haklarına müdahale  olarak görüyorlardı.  Bu yüzden; 
Sendikal örgütlemede öncülük yapan işçileri, diğer işçilere “gözdağı” olsun diye işten atmak,
Toplu sözleşme pazarlığını akamete uğratarak, sendikayı toplu, grev ve lokavtlarla zorlayarak ekonomik çöküntüye sokmak,
Propaganda yoluyla, üye işçileri kendi sendikaları ile karşı karşıya getirip, yöneticilerini itibarsızlaştırmak,
Kendi güdümlerinde olan sarı sendikalar eliyle sahte üye kaydı yapmak gibi, karanlık yol ve oyunlar peşinden koşuyorlardı.

Doğrusunu söylemek gerekirse, sendikacılık hakkında pek bir bilgimiz yoktu, ama kanunları okuduk ve öğrendik. "O sırada yeni kurulan bir Maden-iş sendikası, kanımca bütün işverenlerde bir işveren  sendikası kurulması yolunda bir  ihtiyacı uyandırdı” diyor MESS Kurucusu Bedii Taranto. 
Bu cümle, işverenlerin başından beri T. Maden-İş Sendikasına hasım gözüyle baktığını anlatmaya yeter de artar.

T. Maden-iş toplu-iş sözleşmesi ve grev hakkının yasalaşmasından sonra, 162 işyeri için  toplu sözleşme çağrısı yaptı.   
Aynı şekilde işveren destekli Çelik-iş ile Metal-iş sendikaları da çağrıda bulundular.
MESS  Yukarıda adı geçen Çelik-İş ve Metal-sendikalarıyla anlaştı, sözleşmeleri imzaladı.
T.Maden-iş ile yapılan müzakereler, çıkmaza girdi.
30 Nisan 1964 günü çıkan uzlaştırma kurulu kararını MESS kabul etmeyince, T.Maden-iş'te kabul etmedi, bunun üzerine T.Maden-iş 52 işyerinde grev kararı, MESS ise 49 işyerinde lokavt kararı aldı.
     
Bu karardan sonra T. Maden-iş Sendikası, sınavların en çetini olan grev oylaması ile karşı karşıya kaldı.  MESS üyesi işverenlerin hemen hepsi  grevleri kırmak için yoğun bir çalışmanın içindeydiler. 
Sendikayı yıpratmaya yönelik propagandaların yanı sıra, İşveren vekilleri, şefler, formenler, baskı ve yıldırma yoluyla grev oylaması için işçilerden imza  topladılar. 
24 işyerinde yapılan oylamada 16 işyerinde greve evet oyu fazla, 4 işyerinde ise greve hayır oyu fazla çıktı.

1963 darbe girişimi nedeniyle devam eden sıkıyönetim ve grev erteleme kararının kalkmasından sonra, T. Maden-iş Sendikası, Arçelik, Daver Teknik, Erkunt, Ayvansaray çivi, Altınbaş çivi, Koçogırlakis, Adapazarı Zirai donatım ve Emayetaş Fabrikalarında greve çıktı.
Bu grevlerin 4’ü toplu biterken, 4’ü de akamete uğradı.   
T. Maden-iş bu savaşının birinci raundunda önemli üye kaybına uğradı ama, onurundan ve ilkelerinden ödün vermedi...
  
Emayetaş grevi 17 Ağustos 1964 günü başladı ve anlaşmayla  sonuçlandı.  Bu süre içinde bir  defa kumanya yardımı alabildik.  Zira sendikaların kasalarında paraları yoktu.  Aslında kadroları ve araçları da çok sınırlıydı. Tüm olumsuzluklara rağmen, sendikanın hem Genel Merkez hem de şube kadroları grevlerle yakından ilgileniyorlardı.
Baş temsilcimiz Adil Öztümer, üyelerden İsmail Balkanlı, Hamit Tekin, Murat Köklü ve ben Hanifi  Öztürk, nöbetimiz olsa da, olmasa da grev mahallinin  müdavimlerinden idik. 
  
Grev çadırımız yoktu.  Fabrikanın karşısındaki kahvehane, gece 23 sularnda kapanıyordu. Fabrikanın önünden geçen yolun bir kenarında büyük bir yaşlı ağaç vardı. Dalları kurumuştu, yapraksızdı. O ağacın altında kimin olduğunu bilmediğimiz hurda bir araba park halinde duruyordu.  
Bazen o arabanın içinde zıbarıp yatıyorduk, özellikle de soğuk ve rüzgarlı havalarda.
O akşam yine beş kişiydik. 

Annesi hastalandığı için bir süre sonra Öztümer'i evine gönderdik. Grev nöbetinde olduğumuz için  arabayla bir işimiz kalmamıştı.
Gece, çok kuvvetli rüzgarlı bir fırtına başladı. Bir an bir çatırtı duyduk...  
Baktığımızda koca ağaç devrilmiş ve araba, teneke gibi ezilmiş ve altında kalmıştı.

4 Şubat 2020 Salı

DİSK NEDEN KURULDU


DİSK neden mi kuruldu?
O halde kısaca açıklayalım.
Ülke sendikacılığının, parlak bir yıldıza ihtiyacı vardı...
13 Şubat 1967 tarihinde bu yıldız doğdu...
Sendikal hareketlerimizin parlayan ışığı oldu...

Yıldız ve parlayan ışık benzetmesi asla bir abartı değil.
DİSK kuruluşunu daha çarpıcı kılmak için dile getirilen uydurma sözcükler de değil.
Bilerek, inanarak, söylediğim, isteyerek yazdığım sözcüklerdir bunlar.

Bundan sonra da yazacağım her yazıda, anlatacağım her öyküde, ilgili ilgisiz her konuşmamda, DİSK söz konusu olduğunda, imkân bulursam eğer, bu benzetmedeki yıldız ve ışık sözcüklerini daha  parıltılı, daha içten yazacağım, konuşmalarımda ise daha bir vurgulu söyleyeceğim...

DİSK Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler ve
ondan genel başkanlığı devralan Abdullah Baştürk
Kurucularıyla, kuruculara omuz veren, destek olan alt birim görevlileriyle, üye tabanıyla, oluşturduğu devrimci yapıyla, bu yapıya destek olan devrimci gençliğiyle, entelektüeliyle, ilerici yazar, çizer dostlarıyla, DİSK bunu çoktan hak etti.

Ortaya koyduğu demokratik sendikal eylemleri, işçi sınıfının çalışma ve yaşamının iyileştirilmesi yönündeki devrimci sendikal yapısı ve kazanımları ile, DİSK bunu fazlasıyla hak ediyor...

Bundan sonra da ilkeli ve istikrarlı çalışmalarıyla eski gücüne kavuşarak yoluna devam edeceğine inanıyorum.
Kurulduğu günden itibaren, sendikaların, bir çok üyenin yaşantılarındaki ana amaç, DİSK'İN güçlenmesine yönelik çalışmalardı...

Bu uğurda yaptıkları çalışmalar, çoğu kereler ailelerinden daha öne geçiyor, aldıkları görevlere erdemlilik ilkesiyle sahip çıkıyorlardı.
Bu anlayışta olan üyelerin oluşturdukları sendikaların başında gelenlerden birisi de T.MADEN-İŞ Sendikası idi. 
Türkiye Maden-İş Sendikasının üyeleri, işçi sınıfının sendikal birliğinin sağlanması konusundaki çalışmalarda çok önemli hizmetler yaptı. Bu uğurda hastalandı, yaralandı, işten çıkarıldı, uzun süre işsiz kaldı ama yılmadı.

T.MADEN-İŞ Sendikası, 1966 Yılında yaptığı Genel Yönetim Kurulu Toplantısında aldığı kararla,
yeni bir konfederasyon (DİSK) kurulmasının önünü şöyle açmıştı.

Karar tarihi 26 Ocak 1966
"TÜRK-İŞ statüsü, kuruluşu ve teşkilatlanması bakımından bozuk ve aksaktır. Yöneticileri, işçilerin sosyal iktisadi ve siyasi haklarını koruma çabasını vermemektedir. Memleket gerçekleri ile yakından ilgilenmesi gerekirken, tamamen tersi bir faaliyet göstermekte ve  Amerikan ABD yardımı alarak, Türkiye gibi az gelişmiş bir ülkenin işçilerini sömüren hükumetlerin uydusu bir politika izlemektedir.

Bu sebeple, T. Maden-iş Sendikası ve onun gibi hakiki sendikacılık prensipleri ile çalışan bir kısım sendikaları parçalamak, yok etmek ve umumiyetle küçük sendikalar halinde idameyi hayat eylemek anlayışı içinde bulunmaktadır.

Bu gerçekler açıkça tespit edilmiş ve bu hususular göz önünde  bulundurulmak şartıyla 7 Mart 1966 da yapılacak TÜRK-İŞ  Genel Kurulunda gerekli şekilde ve doğru yolda mücadele edilmesine, TÜRK-İŞ kongresindeki neticeye göre, gerekirse kongreden sonra hakiki işçi konfederasyonunun kuruluşunda MADEN-İŞ olarak, öncülük yapılmasına ve bu konuda genel Yürütme Kuruluna her türlü idari ve ödeme yetkisinin verilmesine, birikmiş olan TÜRK-İŞ aidatları konusunda, TÜRK-İŞ'e ödeme yapılmamasına, bu maddedeki kararın, Genel Yürütme Kurulunun karar ve talimatı  olmadan hiç bir suretle  açıklanmamasına ve mahrem tutulmasına oy birliği ile karar verildi."
Alınan bu karar sonunda, Yönetim Kurulu üyelerinin tamamı aşağıda yazılı olan andı içtiler.

             Aşağıdaki resimde Hüseyin Ekinci, zamanın Mali Daire Başkanı Cavit Şarman ve Kemal Türkler arasında.
MADEN-İŞ
 MADEN-İŞ Genel Yönetim Kurulu toplu halde 26.01.1966
BÜYÜK ANT:
"Türkiye Maden-iş sendikasının Türk işçi ve emekçilerinin hak ve menfaatlerini her türlü kişisel çıkarlarından üstün tutacaklarına,
Türkiye Maden-İş sendikası sorumlu organlarında görev alan ve verilen kararlara sadık kalan bütün üyelerin veya  kararı destekleyen, savunma ve başarmaya çalışanların ömrüm boyunca hiç birine karşı olmayacağıma,
Anayasada yer alan ekonomik ve siyasal ilkeleri ortak amacımız sayarak, bunların gerçekleşmesi için verilecek kararlara uygun hareket edeceğime, 
Bu kutsal davanın karşısına çıkanların hiç bir tahrikine ve aldatıcı oyunlarına kapılmayacağıma ve bir tek kalp gibi düşüneceğime,
İşçi hak ve hürriyetlerinin Anayasa çerçevesi içinde mutlaka elde edilmesi için elimden gelen her hizmeti ve her işi çekinmeden yapacağıma,
Bize cephe alanlara, bu davaya karşı çıkanlara derhal bütün gücümle mücadele edeceğimi namusum ve haysiyetim üzerine ant içerim."

Andı yönetim kurulu üyelerinin tümü imzaladı.
Genel Başkan Kemal Türkler, Genel sekreter Ruhi Yümlü, Genel Başkan Vekili, Şinasi Kaya, Genel Başkan Vekili  Cavit Şarman, Genel Başkan Vekili Hilmi Güner,

Mudanya Merkez Şube Başkanı; Karaca Eroğulları, Topkapı Şube Başkanı Ergun Erdem, Şişli Şube Başkanı İlyas  Kabil, Silahtarağa Şube Başkanı Hüseyin EkinciPendik Şube Başkanı Nurettin Çavdargil, İzmit Şube Başkanı Cafer Ulusoy,  Eskişehir Şube Başkanı Mustafa Atik, İzmir Şube Başkanı İsmet Demiruluç, Basmane Şube Başkanı Bahtiyar Erkul, Ereğli Şube Başkanı Fikri Yıldız, Ankara Şube Başkanı İsmet Ercan, Adapazarı Şube Başkanı Enver konuk, Adana Şube Başkanı İbrahim Ege, Antalya Şube Başkanı Recep Koç, Karabük Şube  Başkanı Nuri Kara, Kırıkkale Şube Başkanı Şevki Altındağ, Kayseri Şube Başkanı Ramazan Yıldız, Halil Ceylan, Adil Öztümer, S. Ziya Polat, Mehmet Karakulak, Hakkı Öztürk.