30 Haziran 2015 Salı

BÜYÜK GREV

Yazarlar Sendikası Başkanı, gülmece hikayelerinin usta kalemi Aziz Nesin, Vatan Gazetesinde T. Maden - İş Sendikasının grevlerini eleştiren bir masal öykü kaleme almıştı. "Büyük Grev" adıyla yayımlanan bu yazıyla, DİSK ve MADEN - İŞ Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler acımasız biçimde eleştiriliyordu.

3 Aralık 1977 tarihinde  Vatan Gazetesinde yayımlanan "Büyük Grev" adlı masal öyküde, Koç Holding'in depolarındaki stokların eritilmesi ve Vehbi Koç'un daha fazla para kazanacağı konusunda anlaşma yapıldığını, Kemal Türkler'in, Vehbi Koç'un değirmenine su taşıdığı anlatılıyordu.

Karikatürist Haslet'in çizdiği haksız ve yakışık almayan, kendisine de yakışmayan Vehbi Koç'la birlikte aynı amacı taşıyan karikatür, Aziz Nesin'in yazısı ile birlikte aynı gün Vatan Gazetesinde yayımlanmıştı. Haslet, çizdiği karikatüründe Vehbi Koçun eline "yaşasın grev", Kemal Türkler'in eline de "yarasın grev" pankartı tutuşturmuş. Koç ve Türkler'in arasına da şaşkınlık yaşayan işçilerin kalabalık çizimi yerleştirilmişti.. Bu konu yani Aziz Nesin ve Haslet'e kısaca cevap vermek isterim ama biraz sonra..

İYİ TANIDIĞIM TÜRKLER

1962 Yılından itibaren, üye, işyeri temsilcisi, şube gençlik kolu başkanlığı, Merkez Şube Başkanlığı, İstanbul 1. Bölge, 6. Bölge, Ankara Bölge Temsilcisi olarak görevler yaptım. Bu görevlerin tamamına seçimle geldim. 

Sendikanın en önemli ve en riskli branşları olan toplu-iş sözleşmesi dairesi ile, araştırma, ve ekonomi politika dairelerinde üç yıl başarılı ( çok başarılı) görevler yaptım.
Oldukça uzun sayılabilecek bu görevlerim süresinde, Genel Başkan Kemal Türkler'i çok iyi tanıdım. Son üç yıl ise  MADEN-İŞ Genel Başkan Vekili olarak görevde bulundum.
 
Hiç kimse tabii ki en mükemmel değildir. Uzun süre birlikte çalıştığım, yurt içi, yurt dışı toplantı ve genel kurul toplantılarına birlikte katıldığım, Kemal Türkler'in herkes gibi hataları hatta yanlışları olabilir... 

Bunlar görecelidir herkese göre değişiklik gösterebilir. Ancak başkanlığını yaptığı sendikasına ve işçi sınıfına ihanet edeceğini kimse, hiç kimse söyleyemez.
 

Böyle bir düşünceye sahip olanlar bana göre en hafif ifadeyle kesinlikle yanılmaktadır. Eğer yanılma değilse bu düşüncenin başka bir amaç taşıdığı anlaşılmalıdır..

Kemal Türkler, işçi sınıfı namusunu üzerinde taşıyan önemli bir sendika lideridir.  Yeri kolay kolay doldurulamayacak çok değerli bir sendikacı, devrimci bir liderdir. 

Aziz Nesin bu yazıyı yazmadan önce elde ettiği bilgileri zannederim yanlış kaynaktan elde etti. Haklı kaynak mı yoksa, Hakkı kaynak mı bilinmez?. 
Ben Aziz Nesin'i çok iyi tanımam. Çok akıllı olduğunu daha doğrusu çok zeki olduğunu ve bir yazım üstadı olduğunu biliyorum. 
Kemal Türkler'i suçladığı (eleştiri değil) bu yazısında çok sayıda Hakkı sözcüğünü kullanmış? 
Neden?
Bir şey mi demek istiyor?
O da bilinmez..

'Koç Grubu Zorda' olarak devam edecek.

7 Haziran 2015 Pazar

15 - 16 HAZİRAN SENDİKAL SADAKAT VE SAVUNMA

15-16 HAZİRAN 1970 İŞÇİ OLAYLARINA 
BİR DE BU YÖNDEN BAKILMALI

İşbirlikçi sarı sendikacılık dönemi sona ermek üzere...

İşçiler, özellikle de metal iş kolunda çöreklenmiş işveren kuklası sarı sendikalardan, istifa, direniş ve işgal gibi eylemlerle kurtulmaya, gerçek ve devrimci sendikalara akın halinde üye olmaya başladılar.

Bölge Temsilciliğini yaptığım MADEN-İŞ 6. Bölge Temsilciliği'ne bağlı İstanbul İstinye'de kurulu Kavel Kablo Fabrikasın'da 1968 yılında yapılan ikinci özgür sendika direnişi çok başarılı oldu. (Birinci direniş 1963 yılında yapılmıştı.)

Kavel işçileri sarı sendikayı kovdular, topluca Maden-İş Sendikası'na geçtiler. Kavel direnişini, yine 6.Bölge Temsilciliği'ne bağlı, Silahtarağa'da kurulu Türk Demirdöküm Fabrikası işçileri takip etti, 1969 yılında yaptıkları başarılı eylemleri sonunda 2500 işçi topluca T.MADEN-İŞ Sendikasına üye oldular.

İpi kopunca tespih taneleri nasıl etrafa dağılıyorsa, sarı sendikalar da ortadan birer ikişer kaybolmaya başladı. Türk Demir Döküm Fabrikası işçilerinin yolundan yürüyen, aynı bölgedeki ve genel müdürlüğünü Turgut Özal'ın yaptığı Elektrometal Fabrikası işçileri de, başarılı eylemleri ile sarı sendikayı kovup, T.Maden-İş Sendikasına, dolayısı ile DİSK'e üye oldular. 

Alibeyköy'de kurulu Sabahattin Sunguroğlu'na ait Sungurlar Kazan Fabrikası işçileri de, uzunca bir direnişten sonra, sarı sendika işveren birlikteliğine son verdiler.

İstanbul Topkapı'da kurulu Gamak, işçileri, arkadaşları Şerif Aygün'ü şehit vererek,Anadolu yakasındaki Ford Otosan işçileri de sarı sendikalara karşı, yiğitçe direnerek amaçlarına ulaştılar.

15 Haziran'da başlayan büyük işçi direnişi birilerini rahatsız etti, korkuya kapıldılar."Yollar yürümekle aşılmaz" diyenlerle yandaşları, şapkalarını önlerine koyup düşündüler.
Para babalarının büyükleri, emek hırsızları, emekçileri sadece kâr araçlarının bir parçası sayan, sanayici ve yalakaları, acele olarak bir araya geldiler.

Disk ve üye sendikaların önünü kesmek, kapılarına kilit vurmak için sendikalar yasasını alelacele değiştirdiler. DİSK ve üye sendikalar bu durumu, üyelerine duyurmak için iş yeri sendika temsilcileri ile yöneticileri, İstanbul Merter'de bulunan, Disk Genel Merkezinde toplandılar.

Haklarını, sadece haklarını korumak istediklerini, kamu oyuna duyurmak ve bu konudaki haklılıklarını ispatlamak için birleşerek yürüyen emekçilerin önünü kesmek istediler. Sıkı yönetim ilan edildi. İstanbul ve Kocaeli'de yönetim silahlı kuvvetlere devredildi...

Sıkı yönetim komutanlığı hemen, DİSK ve T.Maden-İş Sendikası genel başkanı Kemal Türkler ile MADEN-İŞ Yürütme Kurulu üyesi Hilmi Güner, Şinasi Kaya, Cavit Şarman ve DİSK Genel Sekreteri Kemal Sülker'i tutukladı.

14 Haziran Merter toplantısında konuşma yapan, 6. Bölge Temsilciliğine bağlı Rabak Bakır Fabrikas, Demir Döküm Fabrikası, Türk Kablo Fabrikası Maden İş Sendikası temsilcilerini de tutuklayıp Maltepe, Askeri Ceza Evine koydular.

15-16 Haziran 1970 olayları ile anılan büyük işçi direnişi hakkında, çok şeyler yazıldı çizildi.
Bir çok üniversiteli genç olayların içinde yer aldı.
Birçok yazar, gazeteci, siyasetçi yazı ve konuşmaları ile olaylara destek verdiler...




Çeşitli düşüncelerle 15-16 Haziran 1970 olayları hakkında değerlendirmeler yapıldı.
Olayların devam etmesinden yana olanlar oldu. Bazı "ilericiler!"işçilerin iş başı yapmalarını eleştirdiler.

15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, gündemli ve programlı şahane bir eylemdir.
Birilerinin söyledikleri gibi spontane (kendiliğinden) oluşan bir eylem değildir. Bunun böyle olmadığı çeşitli biçimlerde anlaşıldığı gibi mahkemeler ve duruşmaları takip ederek bıkmadan usanmadan duruşma salonlarını dolduran işçilerin varlığı ve eylemleri ile de anlaşılıyordu.

Duruşmalar 1.Ordu Komutanlığı Selimiye Kışlası'nda kurulan askeri mahkemede başladı.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Aybar başta olmak üzere, çok büyük bir savunma ordusu oluştu.

T.Maden-İş Sendikası Avukatı Alp Selek ve daha sonra dört dönem İstanbul Baro Başkanlığı yapan Turgut Kazan'ın büyük emekleri oldu. Mehmet Ali Aybar, engin hukuk bilgisi ile değerlendirmeler yaparken, Turgut Kazan, herkesin hayranlığını kazanan hitabeti ile duruşma salonunda dinleyici işçiler tarafından alkışlanıyordu.


Bu durumu engellemek için bundan böyle duruşma salonuna kravatsız olanlar alınmayacak denildi.
İşçiler buna da çözüm buldular. Duruşmalara iş kıyafetleri ile geldiler. Arka ceplerinde taşıdıkları ter silme bezlerini ve mendillerini düğümleyerek boğazlarına bağladılar. Kravatlarımız bunlar diyerek mahkeme salonlarını yine dolduruyorlardı.

Maltepe Askeri Ceza Evi'nin  ziyaret günlerinde işçiler, yönetici ve arkadaşlarını hiç yalnız bırakmadılar. Selimiye kışlasında yapılan mahkeme duruşmalarında salonu sürekli doldurdular.
İşçilerin sendikalarına karşı gösterdikleri sadakat, gerçek ve devrimci sendikacılığın göstergesi oluyor, yöneticilerine karşı duydukları sevgi ve dayanışmayı dünya aleme duyuruyorlardı. 

Son duruşmada yönetici ve diğer tüm tutuklulara, mahkeme başkanı tahliye kararlarını okuyunca,  birlikte ayağa kalktılar, "Gün doğdu hep uyandık siperlere dayandık" marşını salondaki izleyicilerle birlikteyüksek sesle söylemeye başlamıştık...