17 Aralık 2017 Pazar

CUMHURİYET DÖNEMİ SENDİKALAŞMA VE SANAYİ

KALKINMA ANADOLUDAN BAŞLIYOR

Cumhuriyetle birlikte başlayan sanayi hamleleri Anadolu'da filizlenmeye başlamıştı.
Halkın ve ülkenin ihtiyacı olan bir çok gıda ve sanayi malzemesine ihtiyaç vardı.
İşte bunları üretmek, ülkenin hizmetine sunmak halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere çok sayıda fabrika bu dönemde kurulmaya başlandı.

1923  Yılında  nüfusumuzun yaklaşık yüzde doksandan fazlası okuma yazma bilmiyordu. Bunlarında bir kısmı ise sadece okuyabiliyor ancak yazamıyordu.
Osmanlı Devletinin yenik çıktığı Birinci Dünya Savaşı bittiği zaman, ülkemiz herkesin bileceği gibi tam bir enkaz halindeydi. Böyle bir ortamda sanayi hamlesi başlatarak fabrikalar kurmak elbette kolay bir iş sayılmazdı.

1923 yılından itibaren sanayide, sağlıkta, savunma sanayinde, eğitim ve ulaşımda büyük adımlar atıldı. Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ile birlikte, devlet kuruluşları teker, teker ortaya çıkmaya başladı.

Ülkemizin sesini dünya kamuoyuna duyurabilmek için hemen bir ajans kuruldu.
Milli mücadelemizin haklılığını ve halkımızın kararlılığını Anadolu Ajansı, o zamanlar geceli gündüzlü duyurmaya çalışıyordu.

Ülkemizde ilk çimento fabrikası 1926 yılında, Belçikalı bir şirket tarafından İstanbul Kartal'da Yunus Çimento adıyla kuruldu. Okuma yazma ve eğitim seferberliğine katkı sağlayacak SEKA kağıt Fabrikası, 1934 Yılında Kocaeli Bölgesinde(İzmit) kuruldu.

1938 Yılına kadar silah fabrikaları başta olmak üzere, şeker fabrikaları, askeri mühimmat, mensucat(tekstil), uçak fabrikaları ve daha saymakla bitmeyecek pek çok fabrika kuruluşları birer ikişer gerçekleşiyordu.
Sanayileşme çalışmaları iktisadi devlet kuruluşları olarak ve ülke ihtiyacının önceliklerine göre tek parti dönemi sonuna kadar devam etti.

HER FABRİKA BİR KALEDİR 


Sanayisi ve ekonomisi gelişmemiş bir ülkenin bağımsızlığını kazanması ve koruması elbette kolay değildi. Bu yüzden, devletin ve Cumhuriyetimizin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk,"her fabrika bir kaledir" diyordu. Biliyordu ki, ülke bağımsızlığının gerçekleşmesine giden en önemli yollardan birisi sanayileşmeden geçmekteydi.

Bir kısım Avrupa ülkesi 18. ve 19. yüz yıllarda sanayi devrimini tamamlamıştı. Osmanlı Devleti ise bu ülkelerden hiç etkilenmemiş, etkilenmek de istememiştir. O dönemde topraklarımızda yabancılar tarafından bazı işletmeler kurulmuş, yine onlar(yabancılar) tarafından işletildiği görülüyordu.

                                                          Atatürk ve İsmet İnönü bir fabrika incelemesinde

Cumhuriyet dönemi ile birlikte "her fabrika bir kaledir" ülküsü ile sanayi kuruluşlarının büyük çoğunluğunun yapımına, Anadolu'dan başlandı. Bu da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kalkınmayı ne kadar önemsediklerini gösteriyordu.

Atatürk döneminde çok sayıda fabrika kuruldu. 1926 Karabük Demir Çelik, 1937 Nazilli Basma, 1924 Makine Kimya Fişek Fabrikaları bunlardan bir kaçıdır.
                                          




DEMOKRASİYE GEÇİŞ VE DEMOKRAT PARTİ İKTİDARI

1950 Yılında yapılan genel seçimler sonunda iktidar değişikliği gerçekleşti.
Demokrat Parti, seçimleri büyük bir farkla kazandı.
Adnan Menderes Başbakan oldu...

CHP, ağzına kadar dolu bir hazine ve borçsuz bir ülke iktidarını, Adnan Menderes Başbakanlığındaki hükumete devretti.
Yapılan yeni planlamaya göre Demokrat Parti, sanayi kuruluşlarını, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere doğru kaydırmaya başladı. İstanbul'da birçok bölgede istimlaklar yaptı.
"Her mahallede bir milyoner yaratmak" söylemlerini uygulamaya koydu...


Özellikle İstanbul'da kurulmak istenen, zamanın büyük kuruluşlarına devlet tarafından çok ucuz arsa ve kredi desteği verildi. İstanbul'un gözbebeği sayılan bölgelerine alt yapısız ve plansız, fabrikalar kurulmaya başlandı. Yabancı sermaye ve yabancı büyük kuruluşlara çok büyük imkanlar sağlanarak iştahları kabartıldı.


Toplu iğne ve zincir, ampul, madeni eşya, kamyon, otobüs ve otomotiv yan sanayi, döküm, izabe, emaye, soba ve mutfak eşyaları üreten fabrikalar daha çok İstanbul'un Sur dışında, Davutpaşa, Bakırköy, Güngören, Çekmece bölgelerinde kuruldu.

Zeytinburnu, Çekmece tarafına ise çeşitli dallarda üretim yapan küçük işletmeler ve çimento fabrikaları ile çok sayıda, tekstil ve deri işleme kuruluşları(tabakhane)yerleşti.

Eyüp, Silahtarağa, Haliç'in her iki yakası ise döküm, haddehane, bakır levha, çivi, inşaat demiri, kalorifer kazanları, çamaşır makinesi, buz dolabı gibi beyaz eşya üreten fabrikalarla doldu.

Levent bölgesi, radyo, televizyon ampul ve ilaç üretim merkezi olarak  adeta organize sanayi  bölgesi haline getirildi.
Kartal, Pendik ve Gebze bölgeleri çeşitli dallarda üretim yapan sanayi kuruluşlarının yoğunlaştığı bölge haline dönüştürüldü.

1960 yıllarına doğru sanayi, Kocaeli Bölgesine doğru kaydırıldı.
Önemli kuruluşlar, özellikle, büyük lastik fabrikaları İzmit, metalurji işletmeleri ise Dil İskelesi bölgesinde kuruluyordu. Alman sermayesi ile ilk boru fabrikası olan MANNESMAN yine bu bölgede, İzmit'te 1955 yılında kurulmuştu.
Menderes hükumeti, dolu olarak devraldıkları hazineyi bitirmiş ve Cumhuriyet döneminde ilk borçlanma dönemini başlatan iktidar olmuşdu.

Fabrikalar kuruluyor, makineler yerleştiriliyor, üretim bantlarının montajı da bitiriliyor, yakında imalata geçilecek.
Başta İstanbul olmak üzere şehir merkezlerine doğru yayılan bu işletmelerde çalışacak yeteri kadar işçi var mıydı? Gerekli araştırmalar yapılmış mıydı?
 
Eyvah, eyvah!..
Çalıştırılacak yeterli sayıda insan yok!..
Yani işgücü, yani işçi yok!...

Kapitalizmi uygulamaya koyan sermayedarlar her şeyi hesap ettiler de, üretimin ana unsuru olan işçiyi unuttular mı dersiniz?..
Hayır unutulmadı, hesaplar çok iyi yapıldı.
Her şey yerli yerinde...

Üretim maliyetleri hesaplandı...
İmalatta (üretim) işçilik payı ne kadar olmalı idi?..
Kar marjı ne olmalıydı?..
İşte tüm bu düşünceler somutlaştırıldı.
Hesaplar yapıldı...
Cevap belli;
Ne kadar az ücret o kadar çok kâr...

Kaynak bulundu!..
Kaynak Anadolu.
Anadolu'nun yoksul köylüsü...

İSTANBULA GÖÇ BAŞLIYOR olarak devam edecek.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder