9 Eylül 2014 Salı

2. KAVEL DİRENİŞİ 1968


"KAVEL İŞÇİLERİ FABRİKAYI İŞGAL ETTİ"
               

24 TEMMUZ 1963 tarihinde, uzun zamandır beklenen sendika ve grev kanunları, ardı ardına 274 ve 275 sayılarla, resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.Türkiye'de çalışanların artık bir sendika kanunları oldu. Bundan böyle sendikalara kolayca üye olacaklardı!

Sendikalara üye oldukları için, işverenlerden artık çekinmeye, korkmaya gerek kalmayacaktı!..

Bu güne kadar çalıştıkları bazı fabrikalarda, sendikalara girdikleri, sendika üyesi oldukları için onlara çok acılar çektirilmişti...

Yüzlercesi, işlerini kaybetmiş, binlercesi, işverenin sözüne, baskılarına karşı koyamadıkları için, istemeyerek de olsa sendikalarından istifa ediyorlardı. Çok sayıda işçi ise, patronlarının belirlediği "sarı" sendikalara üye olmak zorunda kalıyorlardı.

El kapısında çalışmak elbette zor.

İşten çıkarılmak kolay, ama yeni iş bulmak kolay değil. Hele, sendikal sebeplerle işten çıkarılınca, yeniden iş bulmak daha da zordu...

İşverenin baskılarına ve isteklerine karşı koymak, direnmek ise, bambaşka bir durum oluşturuyor. Nezarete atılmak (gözaltı), mahkemelere verilmek, hapis yatmak, anarşist, goşist, komünistlikle damgalanmak sanki kaderleri oluyordu bunların. Çoğu zaman ise, bir iki cop darbesiyle kurtulmak amorti sayılıyordu.



Süleyman Demirel'le yapılan, İsmet İnönü koalisyon hükumeti sırasında, 274 ve 275 sayılı yasalara ait tasarılar, Adalet Partili kodamanların engellemesi ile mecliste görüşülemedi. Ancak 2. İnönü Koalisyonu sırasında (CHP-YTP-CKMP ) çıkarılabilen bu kanunlar, 1961 Anayasasında ön görülen, 46 ve 47. madde ruhunun, elbette uzağında kaldı. Lokavtın adı Anayasa'da bahsedilmemesine rağmen, 275 sayılı yasa ile, işverenlere hak olarak sunulmuş oldu.

Buna rağmen, Sendikalar Kanunu ile Toplu-İş Sözleşmesi  Grev ve Lokavt Kanunlarının uygulanmaya konulması, işçiler ve sendikalar tarafından memnunlukla karşılandı. Çalışma Bakanı, Bülent Ecevit işçi babası ilan edildi.

SENDİKAL YASALAR YÜRÜRLÜKTE

Sendikalar ve Toplu sözleşme yasasının yürürlüğe girmesiyle birlikte, işçi sendikaları ve işveren kesiminde önemli hareketlenmeler oldu. Gerçek sendikalar toplu sözleşme yetkisi alarak işverenleri toplu sözleşme müzakerelerine çağırmaya başladılar. Bir çok işveren ise dişlerine göre buldukları sendikalarla alelacele işçilere haber vermeden toplu sözleşme bağıtladı.

Metal iş kolunun önemli fabrikalarında örgütlü ve yetkili olan T. Maden-İş Sendikasının toplu sözleşme  müzakereleri, çok çetin geçiyordu. Arçelik, Türk Demirdöküm, Elektrometal, Uzel, Emayetaş, Sungurlar gibi büyük fabrikalarda ve daha onlarca fabrikada, grev kararı alındı ve uygulamaya başlanmak zorunda kalındı.

SARI SENDİKA  FURYASI

İşverenler, bu sırada boş durmadı. Yerden biter gibi kurdurulan sarı sendikaları desteklemeye başladılar. Bazı büyük fabrikalarda ise işverenler, kendi adamlarının kontrolünde işyeri sendikaları kurdurarak üç yıl süreli toplu sözleşmeler imzalamaya başladılar. Böylece işçileri üç yıllığına bağlamış oluyor, gerçek sendikaların çalışmalarını o iş yerlerinde kendilerince engelliyorlardı.

Kavel işvereni genel müdür (İbrahim Üzümcü) de bu durumdan hemen vazife çıkarmaya koyuldu. 28 Ocak 1963 Yılında şanlı I. Kavel direnişi sonrası yapılıp ve taraflarca imzalanan protokole uymadı.

İşçiler üzerindeki baskıları giderek artırdı. İşten çıkarma tehditlerini, sürekli gündeminde tuttu. İşveren yetkilileri olarak işçilerden habersiz, emekli polis başkanlığındaki sarı sendika ile üç yıl süreli toplu sözleşme yaparak onu yetkili sendika konumuna getirdiler.. Bu durumu bir dönem daha uyguladılar. Altı yıl işçilerin özgür olması gereken sendika seçme iradelerini gasp ettiler.

YENİDEN DİRENİŞ

Kavel emekçileri  yılmadı, asla yılgınlık göstermediler. Sarı sendika ve gasp edilen haklarının alınacağı mücadele gününü beklediler.

Herkes sigortalı işte çalışabilir. Herkes bordro ile maaş alabilir, ama her sigortalıya ve her bordrodan maaş alana işçi denebilir mi? Her çalışan, işçilik vasıflarına tam olarak sahip mi? İşçilik vasıflarının en önemli belirtisi proleter ruha sahip olmak değil mi?..

1967 Yılında MADEN-İŞ Yürütme Kurulu, Silahtarağa Merkez Şubesi ile Şişli Merkez Şubesini birleştirmiş, yapılan Bölge Konseyinde (Bölge Genel Kurulu)  6. Böle Temsilciliğine seçilmiştim.

Bölgede, sendikal konularda yaptığım incelemede, Kavel Fabrikasının sendikal örgütlenmesini ilk hedef olarak belirlemiştim. Kavel işçilerinin 1963 Yılında kahramanca verdikleri sendikal özgürlük mücadelesine rağmen hala sarı sendika kıskacında olmaları açıkçası zoruma gidiyordu.
1963 Yılında, Rabak Fabrikası işçileri adına dayanışma ziyaretinde bulunanlardan birisi olarak, ekonomik haklarını elde etmek için direnen, Kavel işçilerinin özgürlük mücadelesinden çok faza etkilenmiştim.

Kavel Fabrikası İstinye'de kuruluydu. İşçilerin büyük çoğunluğu yine bu bölgede oturuyordu.
Bölge Organizatörü Mustafa Demirci'yle birlikte fabrika ve çevresinde araştırma yapmaya başladım. İşçilerle, kahvelerden başka bir yerde görüşmek ve konuşmak imkanı yoktu. Günlerce akşam mesai sonrası, İstinye kahvelerinde, biz de pişpirik, tavla gibi oyunlarla onlara iştirak ettik. Bilgi topladık, bilgilendik...

SENDİKAL ÖRGÜTLENME 

Kavel işçilerinde işçilik ruhunun hiç eksilmediğini, mücadele ruhunun harekete hazır olduğunu görüyordum.
İyi çalışıyorlar, çok üretiyorlardı. Ürettikleri, iyi paralara satılıyor, işveren iyi kazanıyordu.
Bu durumdan Kavel işvereni oldukça memnun. İşçiler üretim programını eksiksiz uyguluyordu. Çalışma koşulları, işçi sağlığı iş güvenliği, ücretler, sosyal hakların uygulanması gibi konular sarı sendika ve işveren baskıları nedeni ile kahvelerde bile konuşulamaz hale gelmişti. Bu şartların büyük bir kısmı MADEN-İŞ örgütlenmesinin lehine olmalıydı.
İşçinin sendikal özgürlüğü var mı, geçinebilecek ücret alabiliyor mu, temsilcilerini kendileri mi seçiyor? Bu durumlardan Kavel işçisinin memnun olmadığı hem de çok mutsuz olduğu açıkça görülüyordu..

ÇOĞUNLUK SAĞLANDI

Küçük, küçük toplantılar yaptık. İkişer üçer kişilik guruplarla semt pazarlarında dolaştık. daha başka şekildeki çalışmalarla, üye giriş formları imzalı olarak dolduruldu. Sarı sendikadan topluca istifalar edildi.
Zor da olsa örgütlenme başarıldı.Yasal üye çoğunluğu, MADEN-İŞ'de sağlandı.
Yaptığımız araştırma sonucu elektrik mühendisi ve fabrika idare amirinin işçiler tarafından çok sevildiğini tespit ettim. Her ikisi ile önce ayrı ayrı, sonra da birlikte toplantılar yaptım. Daha sonra ise fabrika ustabaşısı ile görüştüm. Ustabaşı fabrikanın kuruluşundan itibaren çalışmış, tüm makine montajlarını uygulamış, bakım onarım bilgilerinin tamamına vakıf, Genel müdür tarafından çok seviliyor.
Kavel Genel Müdürünün, gerçek sendikal mücadeleye karşı kendisini çok yetkin gördüğünü, fabrikaya başka bir sendikanın asla giremeyeceği anlayışında olduğunu tespit ettim.

ÜYE VE TEMSİLCİ BİLDİRİMİ

Çok zor ve yorucu çalışmalar sonucu, Kavel işçilerinin sendikal birlikteliklerinin, başarıyı getireceği görülüyordu. Üç sendika temsilcisini üyelerle birlikte belirledik. Üye ve temsilci isim listesini, yasa gereği işverene bildirdik.

İşveren vekili Genel müdür İbrahim Üzümcü, hemen harekete geçti. 1963 yılında yasa karşıtı uygulamalarına vakit geçirmeden tekrar baş vurdu.
Yasa uyarınca belirlenen iki sendika temsilcisini ve yirmi altı sendika üyesini işten çıkardı.

Genel Müdürün kendine göre vermek istediği gözdağı, bu defa da işe yaramayacaktı.
Sabah işe gelen işçi işbaşı yapmadı.
Çalışan makineler de susturuldu.

Üretim yok...
Fabrika sessiz...
Sinek uçsa kanatlarının sesi duyulacak...
On saniye, iki , üç, beş dakika geçti, işçiler ayakta kımıldamadan duruyorlar, sessizlik, devam...

Aniden ortalığı çınlatan bir ses...

"Çıkarılan işçi ve temsilciler  tekrar işe alınacak, müdürü istemiyoruz."
Tekrar hep bir ağızdan "müdürü istemiyoruz."
Ardı ardına üç defa tekrarlanan bu sözler, adeta slogan halini almıştı. Her söylenişte sesler bir öncekinden daha gür ve daha güçlü çıkıyordu,"müdürü istemiyoruz."

FABRİKA İŞGAL EDİLDİ

9 EYLÜL 1968 Günü işçiler Kavel Fabrikasını işgal ettiler. İş güvenliklerinin olmadığını, Genel müdürün, kendilerini tekrar sarı sendikaya girmeye zorladığını belirterek saat 08:00 de fabrika işgalini başlattılar. Demir parmaklıklar ve kapıların kaynak makineleri ile kaynatıldığı görüldü.


Toplum Polisi ve diğer emniyet mensupları fabrika önünde gerekli güvenlik tedbirlerini aldı.
"Haklarımızın korunmasını istiyoruz" diye konuşan işçiler bir bildiri yayınladılar. İsteklerinin ilk maddesi, işten çıkarılan iki temsilci ve 26 arkadaşlarının tekrar işe alınmasıydı.

Basının bir hayli ilgi gösterdiği işçi eyleminde, işçiler hep bir ağızdan "istediğimiz sendikada kalacağız, çıkarılanlar geri dönecek" diye haykırıyorlardı.

Kavel işçileri  1963 teki  heyecanlarından arınmış, son derece sakin bir duruş gösteriyorlardı.
Ne istediklerini bilen ve istediklerini elde edecekleri belli olan bir kararlılık sergiliyorlardı.
Daha önceden kararlaştırdıkları mutfak komitesi görev üslendi, kilerdeki hazır erzak kullanılarak dışarıda yemek pişirildi.

İşçilerin sakin tavırları ve nahoş olayların olmaması üzerine, polis fabrika önünden biraz uzağa çekildi.

Kavel Grevi
2. Kavel direnişi 1968 
İş yerinde "oylama yapılsın çoğunluğu sağlayan sendika tanınsın" diyen işçiler fabrikada kendileriyle ilgilenecek bir teknik müdür olmasını istiyorlardı. Bize baskı yapan, bizden "doğum kontrolü" isteyen genel müdürü, istemiyoruz diye haykırıyorlardı.

Öğleden sonra fabrika sahibinin oğlu şirket ortağı Özmen Aktar. hukuk müşaviri Av. Mahiru Akdağ ile birlikte fabrikaya geldi uzun süre işçilerle görüştü ve onları dinledi. İşçiler, işten çıkarılanların işe alınmasını ve sendikal haklarına sonuna kadar sahip çıkacaklarını belirttiler.

İşçiler sık, sık  vali ile görüşmek, sorunlarını ona da anlatmak istediklerini söylediler.
Vali onlarla görüşmedi ama, ertesi günü vilayette bir toplantı yaptı. Sendika adına bu toplantıya Genel Başkan Kemal Türkler ve 6. Bölge Temsilcisi olarak ben katılmıştım. İşveren Özmen Aktar ve  avukatları Mahiru Akdağ'ın katıldığı toplantıda anlaşma sağlandı.

Çıkarılan işçiler işe geri alındı,  Çalışılmayan iki günün ücretleri ödendi. İşçilere sendikal konuda baskı yapılmayacağı garanti olarak kararlaştırıldı. Kimsenin işten çıkarılmayacağının kabul edildiği anlaşmayla, Kavel işçileri sınıfları adına elde ettikleri bu zaferi, tarihe kocaman bir kilometre taşı olarak diktiler.

Kısa bir müddet sonra da işçilerin istemedikleri genel müdür, fabrikadaki işinden ayrılmak zorunda kaldı.
İkinci Kavel sendikal örgütlenmesindeki bu başarı, kısa bir müddet sonra, diğer bazı fabrikalarda özgür sendikal örgütlenme çalışmalarına örnek teşkil edeceği görülecekti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder