28 Kasım 2023 Salı

İŞSİZLİK ÇOK BAŞLI EJDERHA

1962 Yılıydı.
Liseyi bitireli bir yıl olmuştu.  
Üniversite imtihanını da kazanamamıştım. 
Lise yıllarım iyi geçmedi. 
Okulu seviyorum ve ders durumlarım iyi, parasal durumum ise çok kötüydü. 
Çoğu zaman okul kantininden aldığım sandviçlerle idare ederdim. 
Bunların bedellerini taksitle ödediğim zamanlar bile oluyordu. 

Sıkıntılı günler yaşıyorum.
Mutlaka çalışmam gerek, hem de derhal.
İş arıyorum. 
İlkokul yıllarımın beşinci sınıfı ile orta okulumun tüm yaz tatilleri hep çalışmakla geçmişti.
O yıllarda ilk okul beş yıl, orta okul  ve lise ise üçer yıl okunurdu. Beyoğlu'da "Mazaraki" isimli bu günün tek "M" marketi büyüklüğündeki gibi bir bakkaliye vardı. Sahibi Rumdu ve kendisine  Mazaraki diye seslenilirdi. 

İki yıl yaz tatillerinde  bakkal çırağı olarak burada çalışmıştım. 
Buradan alışveriş yapanların çoğunluğu Rum, Ermeni ve Yahudi olan ve madam olarak tabir ettiğimiz kadınlardı. Madamlar çoğunlukla evlerinin pencerelerinden sepetlerini sarkıtarak, bakkalimu diye seslenerek siparişlerini verirlerdi. 

 O yıllarda İstanbul'un Rum, Ermeni ve Yahudi insanları bir hayli fazlaydı ve çoğunlukla zengin tabakayı oluşturuyorlardı. Zenginler sınıfına giremeyen kesimin bir çoğu da Tarlabaşı, Dolapdere, Şişhane ve Karaköy semtlerinde otururlardı. Ekonomik durumları orta ve orta  üstü kesim ise Kurtuluş, Pangaltı, Feriköy, Samatya bölgelerini mesken tutmuşlardı. 
En zengin azınlıklar ise, Cihangir, Taksim Gümüşsuyu, Talimhane, Maçka, Kadıköy,  Adalar ve Moda semtlerinde  oturanlardı.

ANKARA PAZARI

Taksim'de bulunan meşhur büyük otelin yerinde o zamanlar Rum bir ailenin işlettiği Ankara Pazarı isminde, bu günün söylemiyle 'MM' diyebileceğimiz büyük bir bakkaliye bulunuyordu.

Bu dükkanın özellikle şarküteri kısmı, İstanbul hanımlarıyla beylerinin sürekli uğrak yeriydi. Kahvaltılık, salam, pastırma ve peynir çeşitleriyle İstanbul zenginlerine hizmet veriliyordu. 
Gerçi o zamanlar piyasada kalitesiz yiyecekler pek bulunmazdı ama, Beyoğlu Balıkpazarı ve Ankarapazarı kahvaltılık ve meze konularında hep bir numaralı alışveriş yerleriydi...

1955 yılı yaz tatili bitimine yakın henüz okullar açılmamışken, ''6-7 Eylül Olayları" olmuştu. Mazaraki Bakkaliyesi de bu çirkin eylemden çok kötü bir şekilde nasibini almıştı. 
İnsanlar dükkân içinde bulunan her şeyin, dışarı çıkarılıp yerlere atıldığını, yuvarlak şekilde üretilen eşsiz Kars kaşar peynirlerinin, cadde boyunca sıra, sıra otomobil tekerlekleri gibi yuvarlandıklarını konuşuyorlardı.
Ankara Pazarının da bu uğursuz olaylar nedeniyle tamamen harap olduğu belirtiliyordu.  

Gerçi bu olaylardan zarar görenlere, mallarının karşılığını Menderes 
Hükumeti, devlet kasasından fazlasıyla ödedi fakat, bu üzücü olaylar hep hatırlanmaya devam etti.

SANAT GÜNEŞİ

Lise birinci sınıf yaz tatilinde de Beyoğlu Tepebaşı'da kurulu ünlü gazinocu Fahrettin Aslan'a ait yazlık Cumhuriyet Gazinosunda komi olarak çalışmıştım. 
"Sanat güneşi" Zeki Müren sahneye çıktığında servis elemanı bir kısım personel kaçarak anında ortadan kaybolur, kaçamayanlar ise bulunduğu yerde çömelerek şarkı bitene kadar hareketsiz beklemek zorundaydı. 
Lise son sınıfta okulumuz çift öğretime (ikili öğretim) geçmişti. 
Bir tanıdığımın vasıtası ile Beyoğlu'da okuluma çok yakın, röntgen mütehassısı doktorun muayenehanesinde yarım gün çalışmaya başladım. 
Muayene randevularını kaydediyor, röntgen filmlerinin banyolarını yapıyor, rapor yazılımına hazırlıyordum. 
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden özellikle de Fransa'dan Ermeni hastalar geliyor, çekilen film ve yazılan raporları alıp dönüyorlardı. 

Bu arada Şişhanede bir oda kiralamıştım.
Aldığım maaş ancak kirayı karşılıyordu.
Ama bazı zengin hastaların verdikleri bahşişler benim için bir nevi can simidi oluyordu.

Lise bitti. 
Yeni bir iş aramaya başladım.  Her yere iş bulabilmek için koşturuyorum.
Gerçi iş aramak bana yabancı değildi ama, bu defa durum değişik, nereye baş vurduysam olmadı. 
Olmuyor...
Sanki bütün kapılar bana kapanmıştı.

İŞSİZLİK NEDİR Kİ?

İşszlik, çalışanların çeşitli sebeplerden dolayı işlerini kaybetmesi veya olgunluk yaşa geldiği halde, çalışmak isteyip de iş bulamayanların durumu diye tarif ediliyor. 

Tarif böyle ama ya gerçek.

Gerçekte ise işsizlik susuz bir kör kuyu,

Parlak havada karanlık,

Mutluluğu yok sayan,

Umut söndüren,

Yürek dağlayan,

Kısaca işsizlik, ağzından alevler saçarak insanı kavuran çok başlı bir ejderhadır..






1958 Taksim  (Ankara Pazarı)



.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder