1 Haziran 2019 Cumartesi

15-16 HAZİRAN 49. YIL


15/16 HAZİRAN 1970 Büyük İşçi Direnişi; Türkiye işçi sınıfının sendikal hareketleri içinde, inançla, korkusuzca, dayanışarak yaptığı bir emek mücadelesidir.

Elde ettiği kazanımı, anıt olarak işçi sınıfı harmanına diktiği büyük bir yapıttır...
Bu yapıt yağmurdan, kardan, rüzgârdan, güneşten asla etkilenmeyecek...
O yapıt, işçi sınıfının sendikal özgürlük mücadelesinde yüzyıllar geçse de hatırlanacak, konuşulacak, yazılacak, çizilecek.
Söylemem o ki işçi sınıfı ve emek dostları tarafından sürekli hatırlanacak...
Hatırlandıkça da onurla, gururla konuşulacak... 

Yüzbinlerce işçi, sendikal özgürlük için, hak için, adalet için, işçilik onurları için, 15 Haziran günü İstanbul başta olmak üzere, Kocaeli, Bursa, İzmir, Ankara ve yurdumuzun pek çok yerinde,  çalıştıkları fabrikalarda işbaşı yapmadı.

DİSK ve üyesi sendikaların kapanmalarına yol açacak olan ve  alelacele çıkarılan  antidemokratik yeni "sendikalar yasasını" protesto etmek ve bunu kamu oyuna duyurmak için en yakınlarındaki fabrika işçileriyle buluşarak yürümeye başladılar...

Yeni "sendikalar yasası" Anayasa'ya aykırı olarak çıkarılmıştı. İçerdikleri konular devrimci ve gerçek sendikacılığı yok edecek maddelerle doluydu. Sanki zenginlik; işçilik onuru doğrultusunda yükselen sendikal haklara, işçi ve ailesinin ekmeğine göz dikmişti.

Hüseyin Ekinci
İktidar, kendisini sürekli alkışlayan uzlaşmacı diğer konfederasyonların oluşturdukları sendikal hareketlerden hoşnuttu ve hep böyle devam etsin istiyordu.

DİSK ve üyesi sendikaların giderek güçlenmesi, sermaye çevrelerini de rahatsız etmeye başlamıştı.

Süleyman Demirel iktidarı,  13 ŞUBAT 1967 Tarihinde kurulan ve her geçen gün sendikal örgütlenmesini ileriye götürerek güçlenmeye başlayan gerçek ve devrimci sendikal hareketi budamak, bu hareketleri daha da yüceltecek olan sendikaları kapatmayı hedef almıştı.

İşçilerin, 15-16 Haziran 1970 günlerinde ortaya koydukları şanlı yürüyüşleri, disiplinli eylemleri, birbirleriyle buluşmaları, birlik ve birleşmenin en büyük güç olduğunun farkına varmaları, başta iktidar olmak üzere sermaye çevrelerini oldukça şaşırttı.  Çalıştıkları fabrikaları, makine, alet edavat, ham madde ve mamul malları her türlü provokasyonlara karşı, işçilik namusu gereği gözleri gibi korudular.


MALTEPE ASKERİ CEZAEVİ

İstanbul ve Kocaeli'de "SIKI YÖNETİM" ilan edildi.
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ve T. MADEN-İŞ Sendikası Yürütme Kurulu üyeleri gözaltına  alınıp, tutuklanarak Maltepe Askeri Ceza evine konuldu. Hemen bir gün sonra ise 14 Haziran Günü Merter toplantısında, konuşan işçiler ve bazı fabrika baştemsilcileri de aynı ceza evine konulmak üzere çalıştıkları fabrika ve evlerinden alındılar.

Mahkemeler SELİMİYE KIŞLASINDA yapıldı.

Duruşmalara ve Maltepe Cezaevinin ziyaret günlerine işçiler, oldukça kalabalıklar halinde ilgi gösteriyorlardı.

Selimiye Kışlasını bilenler, dışarıdan bakıldığında yamuk şekilde bir planla yapılan bu büyük yapının içine girildiğinde hemen ürkütücü bir durumla karşılaşabilirler. Hele, böyle sıkı yönetim uygulanması veya askeri darbe dönemlerinde, ürkütücü duruma bir de korkutuculuğu ilave etmek gerekir.

İşte bu yapı içerisinde kurulan mahkemeler döneminde askeri savcılığın bildirimi üzerine benim de ifademe baş vurulmuştu. Şimdi hatırlayabildiğim kadarıyla "Ali" isminde, binbaşı veya yarbay rütbeli askeri savcı tarafından ifadem alınmıştı. Savcı, asık bir suratla "anlat bakalım işçileri neden yürüttünüz?" Demişti. Benim cevabımı beklemeden odada bulunan ve sanki benimle hiç ilgilenmez görünen Albay rütbeli başka bir subay savcıya dönerek "neden soruyorsun, bunların düşüncelerini biliyorsun tutukla gitsin" diyerek bana sıkı bir gözdağı vermek istemişti.

İKİ ASKER KARDEŞ

Bu soğuk ve ürkütücü büyük yapının, anlatılan bir rivayete göre daha da büyüklüğü şöyle dile getiriliyor. İki kardeş bu kışlada askerlik yapmak üzere teslim olmuşlar ve üç yıl askerlik yapmışlar, ama bu üç yıl içinde birbirlerini aramalarına rağmen buluşmaları mümkün olmamış.

Elbette yargılamalar sonunda tahliye kararı verildi.
Bu son duruşmada salonda bulunan sendikacı, işçi ve duruşmayı izleyenler ayağa kalkarak" gün doğdu hep uyandık" marşını birlikte  söylediler.

Nitekim işçilerin haklılığı anlaşıldı. Anayasa Mahkemesi alelacele çıkarılan antidemokratik bu yasayı iptal etti.
Yargılanan yönetici ve işçilerin tamamı mahkeme kararlarıyla beraat ettiler.

DİSK, daha da güçlenerek üye sayısını beşyüzbinlere taşıdı, sendikal mücadele tarihine işçi lehine birçok yenilikler kattı...

Özellikle DİSK'İN kurucu ve lokomotifi konumundaki, TÜRKİYE MADEN-İŞ SENDİKASI, başta kurumsallaşma olmak üzere, sendikal örgütlenme, eğitim ve toplu sözleşme yapımı konusunda birçok ilklere imza attı.
Her demokratik eylem ve çalışmalarının sonuçlanmasında "tabanın söz ve karar sahibi olma" ilkesini  uygulayarak hem büyüdü hem de gerçek sendikacılığa örnek oldu.

Hüseyin Ekinci olarak, sendikal demokrasiye inanmış ve bu ilkelerin hayata geçirilmesine çırak, kalfa ve usta olarak, sendikal demokrasinin gelişmesi, yerleşmesi uygulanması çabalarına, katkıda bulunduğum için çok mutlu ve çok gururluyum...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder