15 Ekim 2023 Pazar

SENDİKACI MISIN ÖYLEYSE SÖYLE

Sendika ve sendikacılık nedir, ne değildir? Bu soruya, tek cümlelik tanımlamalar şeklinde onlarca uygun yanıtlar verilebilir. Uygun cevaplardan birisi de herhalde; İşçilerin birlik olmak birlikte toplu iş sözleşmesi, grev, direniş gibi demokratik eylemlerle yeni haklar elde etmelerini sağlayan yasal kuruluşlardır denilebilirdi. Elde edilen yeni hakların muhafaza edilmesi  için çalışan ve yasal yöntemlerle görev alan mücadeleci sınıf ve kitle örgüt yöneticilerinin yaptıkları kapsamlı iş ise, sendikacılıktır şeklinde olabilirdi. 

KALİTELİ YAŞAM

İşçiler mevcut haklarını koruyabilmek, ailesi ile birlikte kaliteli bir yaşam sağlayabilmek için etkili ve güçlü demokratik eylemler geliştirmeyi amaç edinmelidirler. Sendikalar, bir araya  getirdikleri üye birlikteliği ile yetinemezler. Güçlü olabilmek, üyelerini rahat bir yaşantı hedefine doğru götürebilmek, yeni haklar elde etmeyi gerçekleştirebilmek için düşünce birliğini de sağlamalıdırlar. 

Sendikalar  aynı zamanda elbette demokratik meslek kuruluşlarının önemlilerinden birisidir. Oysa, sendikacılık asla bir meslek değildir. Günümüzde sendikacılık yapmak kolay, sendikal örgütlenme hedefi ise gündemden çıkmış gibi bir görünüm sergileniyor. Ülkemizde çalışanların sendikalarda yüzde olarak kapladıkları alan dibe vurmuş gibi.1970'li yılların sonlarına doğru işçilerin sendikal örgütlülük oranı yüzde olarak çok yukarılarda hatta rekor düzeydeydi.

KAZANÇ KAPISI

Sendikacılık, yöneticilerin kazanç kapısı değildir ve olmamalıdır. 
Sendikacılığın ne olduğuna ilişkin ağırlıklı cevaplardan biri de örgütlenmedir. Örgütlenmeyen veya eldeki üyelerle yetinen sendikacının ideolojisi ne olursa olsun, sendikayı geçim kapısı yapan sarı sendikacıdan farkı kalmaz. 

1963 Yılında Bülent Ecevit'in Çalışma Bakanlığı sırasında çıkarılan Sendikalar Kanunu ile birlikte sarı sendika furyası başlamıştı. İşverenler veya onların yardımları ile kurulan (kurdurulan) bu sarı sendikaların ana işlevleri, işverenlerin değirmenlerine su taşımaktı. İşverenlerin uygun buldukları oranlarda sözleşmeler
imzalıyor, böylece sermaye kesiminin yararına hizmette kusur etmemiş oluyorlardı.

Diğer taraftan işçi birliğini gerçek sendikalarda buluşturmak, gerçek sendikacılığın ileri boyutlarını öğrenmek ve bilmek için Kemal Türkler, Rıza Kuas, Abdullah Baştürk gibi liderleri anlamadan ve onları anmadan olmaz. 

SARI İT VE REŞAT ENİS

Sarı ve gerçek sendika söylemleri1960'lı yıllarda çokça dillendirilmeye başlanmıştı. Bu durum biraz da Reşat ENİS tarafından yazılan ilk işçi romanlarından biri olan SARI İT adlı roman nedeniyle oluşuyordu. Çok kolay okunan bir kitap olan roman, işçi ve ailelerini, onların yaşantılarını, işçi sınıfının toplumsal hayatta yer almaya ve ağırlığını hissettirmeye başladığını konu alıyordu. 

Gerçekten de işçiler yavaş, yavaş1961 Anayasasının yarattığı, yeterli olmasa bile sendikal özgürlük ortamında işçilik bilincine ulaşmaya başlıyorlardı. Bunlardan bazıları olan Kavel Kablo, Derbi Lastik, Singer, Türk Demirdöküm, Sungurlar Kazan, Elektrometal İzabe gibi fabrikaların işçileri, sarı sendikalara karşı yaptıkları başarılı demokratik direniş eylemleri olarak gösterilebilir.

Türkiye Maden-İş sendikası üyesi Kavel Kablo Fabrikası işçilerinin ilki 1963, ikincisi 1968 tarihinde ve Türk Demirdöküm Fabrikası işçilerinin 1969, Singer Fabrikası işçilerinin 1968, Lastik-İş Sendikasına bağlı Derbi Fabrikası işçilerinin 1968 yılında yaptıkları direniş eylemleri sendikal mücadele tarihi içerisinde gerçek sendikacılığın kilometre taşı durumuna gelmişti.           

Yıl 1963 İstinye'de Kavel Kablo Fabrikası işçilerinin direniş çadırı. Zamanın MADEN-İŞ İstanbul Bölge temsilcisi İsmail Sığın ve sendika mutemedi Nevzat Toktaş  yardım dağıtım sonrası işçilerle birlikte.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder